HELLBLADE SENUA'S SACRIFICE
Fazla sakin ancak bir o kadar da ürkütücü bir atmosferde başlayan Hellblade: Senua's Sacrifice, sisli ve ürpertici bir nehir üzerinde, kütükten bozma bir kayık içerisinde kürek çeken Senua ile açılışını yapıyor. Senua ilerlerken çevreden gelen sesler ise hikaye ile ilgili daha açılış anında merak uyandırmayı başarıyor.
Hel sana istediğin cevapları vermeyecektir ama sunduğu dehşetten uzak durmamalısın çünkü eğer ona bakmayı reddedersen, acının üstesinden gelemezsin!
Yetenekli bir Pikt savaşçısı olan Senua'nın, en önemli özelliği ise ileri derecede bir Psikoz hastası olması, yaşadığı orta çağ dönemi itibari ile gerek psikoloji bilimi diye bir kavramın olmaması, hem de kabilesinin dini ve batıl inançları sebebiyle Senua, çocukluğundan beri babası tarafından içinde bir karanlığın büyüdüğüne inandırılan ve halkı tarafından dışlanan bir karakter. Maalesef Senua, halkının başına gelen bütün kötülüklerin sorumlusu olarak tutuluyor, kabileye uğrayan her felaket (salgın hastalıklar, savaş baskınları vb.) için suçlanıyor. Senua'nın zorlu yolculuğu ise kendisi için çok değerli olan sevgilisi Dillion'ı kaybetmesi ile başlıyor. Kabilesinde yalnızca Dillion'dan sevgi görmüş olan Senua'nın hastalığı, Dillion'ı kaybetmenin verdiği acı ve travma ile daha da ilerliyor ve Senua'nın zihninde kalıcı hasarlar bırakıyor.
En zor savaşlar kılıçla değil, akılla verilir.
Bu kısımda oyun ile ilgili bazı spoiler bilgiler bulunacak. Eğer ki daha fazla spoiler yemek istemiyorum diyorsanız bu paragrafı atlayabilirsiniz :) Senua, psikoz hastalığı sebebiyle sürekli çevresinden sesler duyuyor ve sürekli gerçek var olup olmadığını ayırt edemediği halisünasyonlar görüyor. Bir görev sebebi ile kabilesinden ayrı olan Senua, döndüğünde kabilesinin Viking baskını ile birlikte büyük bir katliama uğradığına şahit oluyor. Hemen sevgilisine koşan Senua, Dillion'ı tahtalardan yapılma bir yapı üzerinde asılı ve vahşice parçalara ayrılmış halde bulduğunda yaşadığı travma ve dehşet hastalığını büyük oranda ilerletiyor. Bu vahşetin arkasında Vikinglerin dini inanışının olduğunu ve sevgilisi Dillion da olmak üzere bütün kurbanların, Viking inanışına göre Hela'ya kurban edildiğini öğrenen Senua, Hela ile pazarlık yaparak ölmüş olan sevgilisini kurtarmak amacıyla ürkütücü ölüler diyarı Hellheim'a doğru yola çıkıyor ve oyunumuz tam da bizi bu kısımda karşılıyor ve bir anda dalıyoruz cehennemin içine.
Cesaret sadece ölümden korkanlar için bir anlam ifade eder. Senua'nın korkusu çok, çok daha derin
Ninja Theory adlı bağımsız firma tarafından geliştirilen Hellblade: Senua's Sacrifice, 20 kişilik küçük de denebilecek bir ekip çalışması ile ortaya çıkmış. Az kişiye rağmen; karakter tasarımları, müzikleri veya çevre tasarımları oldukça başarılı bir oyun olan Hellblade, grafikler ve müzikler açısından da oldukça gerçekçi öğeler içeriyor. Aynı zamanda İskandinav mitolojisinden bol bol öğeler (Ymir, Odin, Devler, Thor, Dünya yılanı ve daha fazlası.. ) içeren oyunun en ilgi çekici özelliği ise Senua'nın zihninde asla susmayan ve sağdan/soldan duyduğu çevresel sesler. Bu çevresel sesler, oyunu oynadığımız esnada Senua'nın hastalığını, karakterini ve düşüncelerini paylaşmamızda bizlere yardımcı olduğu gibi, bir nevi oyunu da psikoz hastalığı simülasyonu haline de getiriyor. Kullanılan bu ses teknolojisi ile birlikte, oyunu kulaklık ile oynamak da oyunun içine girebilmemiz için önemli bir rol oynuyor. Ancak oyunun teknik açıdan kullandığı teknolojiler tek başına yeterli değil diyen ekip, hikayesel olarak da önemli bir karar alarak, oyunun daha en başında bizlere bir uyarı yapıyor. Oyunda ilk defa öldükten hemen sonra Senua'nın kolunu bir karanlık sarıyor ve oyun bize "Senua'nın kolundaki karanlık, Senua her öldüğünde yayılmaya devam edecek, bu karanlık Senua'nın beynine ulaştığında bütün kayıtlı oyununuz ve verileriniz silinecek!".
Belki de bu uyarı, küçüklüğünden beri içinde karanlığın büyüdüğüne inanan Senua ile daha fazla empati yapmamıza sebep oluyor, kısa süreli bir oyun olmasına rağmen Hellblade, oyunun her anını acaba az sonra ne olacak diye en az Senua kadar tedirgin bir şekilde oynamamızı sağlıyor. Oyunda çevreden duyduğumuz sesler aynı zamanda Senua'nın 6. hissi gibi davranarak dövüş sırasında bizlere yardımcı oluyor. Dövüş mekanikleri biraz ilkel olsa da savaş sırasında bir kaç tuş ile düşmanları alt ediyor, arkadan gelen düşmanlara ise psikoz sebebiyle duyduğumuz sesler "Arkanda", "Dikkat Et Senua" vb. şekilde bizleri uyararak, doğru zamanda doğru tuşa basıyor ve kaçış sağlayabiliyoruz. Aynı zamanda bir süre sonra tekrarlayan yapıda olsa da oyunun bulmaca tasarımları da ilüzyon üzerine odaklı, rünlerle korunan bazı kapıları açmak için etrafta gördüğünüz şekillere doğru açıdan bakmanız gerekiyor. Bu şekiller de yine psikoz hastalarının bir problemi takıntı haline getirerek onu mutlaka çözmek istemelerinden yola çıkılarak oluşturulmuş. Oyun da bizlere bu takıntılarla nasıl başetmemiz gerektiğini felsefi bir yaklaşımla sunmakta.
Hellblade: Senua's Sacrifice, çizgisel ilerleyen hikayesi boyunca belki de 8 saatlik kısa oynanış süresinden olsa gerek, bulmacalar veya yön bulma konusunda bizlere hiç yardımcı olmuyor (aynı yerden defalarca geçtiğim ancak ne yapılacağını kestiremediğim anlar çok oldu..). Ancak bir noktadan sonra sürekli tekrarlayan dövüş sekansları, yüksek zorluk derecelerine sahip olmayan ancak oldukça hoş ilüzyon bulmacalarına (aynı şekilde bulmacalar da bir noktadan sonra tekrarlıyor) rağmen oyuncuyu kesinlikle sıkmıyor, asla susmayan sesler, ilgi çeken ve merak uyandıran hikayesi ve tadında bırakan kısa oynanış süresi ile birlikte mutlaka oynanması gereken bir oyun halini alıyor.
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür eder, hepinize iyi günler dilerim arkadaşlar! :)
- Merhaba?!
- Sen kimsin?!
- Önemli değil, benimle birlikte güvendesin!
- Sana biraz Senua'dan bahsedeyim!